Mi’raç

Mana yolculuğunun son noktasıdır miraç. Hani insan bir yolcudur ya; anne karnından, annenin kucağına ve o şefkatli kucaktan dünyanın ovasına, obasına koşan bir yolcu. Koşacak bucak kalmayınca kuytu bir köşede, iki metreye bir metrelik kabir mekanda azıcık bekleyip mahşere yürüyen ve oradan ebediyete açılan bir yolcu. Bu yolculuk bedenin yolculuğu.

İnsanın beden yolculuğu ile beraber yürüdüğü diğer bir yolculuğu daha vardır ki, o yolculuğun adı, “mana yolculuğu”dur. Mana yolculuğu imanla başlar, marifetle devam eder. Bu yolculuk “seyr ilallah” yolculuğudur. Sonra muhabbete varır yolculuk, biraz aşk der ama durmaz orada. Yolculuğun bu kısmının ise “seyr fillah”tır. Fena olmak, fani bulmaktır Hz Sonsuz’da. Yolcu bu serüvenden sonra ayakta kalırsa şevke ulaşır. Şevken ila likaik… Yolculuğun bu safhası “seyr maallah”tır. Mahluk Halıkına iştiyak duyar. Yanar yakılır O’na varmak için. O Hocaefendi’nin ifadesiyle “sülûkunu arızasız vuslat ufkuna ulaştırmış bir vâsıl“dır. Dünyada kalmayı O’ndan (cc) mahrumiyet bilir ve “ne olur Rabbim! Bahtına düştüm beni daha fazla senden cüda bırakma” der ve inler bu maiyyette.

Mirac isra ile birlikte yaşanır. Rahman varlık aleminde esmayı okuyan kuluna, sıfat ve zat alemlerini tanıtıp, tattırmak ister. Miraç “uruc” ederek Rabbi “hakkal yakin” mertebede tanıma ve bilmenin adı. Kavis çizerek ve basamağı olmayan merdivenle yükselme. Merdiven, sebepleri kullanma, sebeplerin hükümsüz olduğu meydanda. Gece yolculuğu demek isra. Issız ve sessiz bir yolculuk, mirac hazırlığı. “Rabbin ayetlerini” görmeye yönelme. İsra “esma dairesinde” hakkâl yakine varma, mirac “sıfat ve zat aleminde” Rabbe vuslat. “Sidretül münteha” tepesine kadar “sıfat”, ötesi “zât”.

Şimdi ey katip sıra sende. Sen bak haline! Yolcu musun yoksa dünya bataklığında debelenen çer-çöp mü?

İsra ve mirac yolculuğu peygamberliğin on ikinci senesi, hicretten bir yıl evvel vuku buldu derler. Ayet Rabbin bu yolculuğu “kuluna” yaptırdığını söyler. Yolculuk kulun iradesine bağlı değil, Yaradanın, kudreti sonsuzun daveti üzerinedir.ü. Davet eden ve icabet vasıtasını gönderen Kadiri mutlak olunca, yolculuğun adı mu’cize olur. Meselenin “abde” bakan yüzünde iki muhteşem iltifat saklıdır. Kudreti sonsuzun yarattığına “abidim” demesi, bana çokça ibadet edenim, yaradılış gayesine uygun yaşayanım. Hani O (cc) bir kelamında demişti ya “ben insan ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” İkinci iltifat ise, kulunun kulluğunu kabul etmiş olması.

Efendimiz (sav) ibadeti çok boyutlu ve derindi. F Gülen Hocaefendi’nin şu tesbiti ne hoş;

“Hele ibadeti, hele ibadeti! O'nun ibadetine bakan insan, sanki O, hayatında başka hiçbir iş yapmamış da, hep ibadet etmiş zannederdi.” İsra ve mi’rac hadisesi gerçekleştiği sırada bugün kulluk denince akla gelen namaz, oruç, zekat vb ibadetler inananlara farz kılınmamış ve usulleri husule ermemişti. Efendimiz buna rağmen bahsedilen kulluk vesilelerini devamlı yaparken, kulluğun ilk basamakları sayılan tefekkür, tezekkür, tahannüs gibi ibadetleri bütün enginliği ile ifâ ediyordu. İman ve Kur’an davasında önüne çıkan engellere aldırmıyor, kendisine ve arkadaşlarına yapılmadık eza ve cefa kalmamasına rağmen yılgınlık göstermiyordu. Her halde kulluk da bunların hepsiydi.

Şimdi ey katip! Sen söyle; kul, abid misin yoksa başını kuma sokmuş deve kuşu mu? Varlığın çehresindeki ilahi işaretleri okuyabiliyor musun? Yoksa bakışların hevaya mı? Olay ve hadiselerdeki hikmet pırıltılarını meşk içinde seyr mi ediyorsun, bakışınla karartıyor musun o tertemiz seyranı? Varlığın her an lisan-ı haliyle, Allah’ın esmasını hecelediğine aşina olamadın mı hala? Allahım! varlığımın amacı senin adını, Sevgilinin namını gönüllere duyurmaktır, diyebiliyor musun? Bu yolun “uzak, menzili çok ve önünde derin suların” olduğunu/olacağını kabul ettin mi? “Kandan-irinden” deryaları aşmadan, menzile varılamayacağını bildin mi?

Bildinse, kabul ettinse, dedinse, aşinaysan, okuyabiliyorsan yolun isra ve mi’racdır ey katip.

Ey nefsim! Sana gönlümce yolculuğu ve yolculuk sonunu da anlatmak isterdim ama

şimdilik kalbim yoruldu. Belki başka sefere…

Previous
Previous

Bitmeyecek bu mücadele...

Next
Next

HERKESİ KENDİ KONUMUNDA KABUL